Unutulmayacak kadar kötü bir insanlık dramıyla uyandı gün. Oysa bir ayı daha gülümseyerek ve belki içten içe bir şeylere kızarak uğurlamayı düşünerek kalkmıştım. Zor olmuştu uyanmak. Aylardır tıpkı bir nöbetçi gibi geceyarısı uykumu bölüp geceyi devralıyorum. Sanki biri gelip göz kapaklarımı iki üç defa tıklatıp kaçıyor. Bir filmin gerilim dolu sahnelerinin birindeymişçesine fırlıyorum yattığım yerden. Baktığım yeri görüp görmediğimin farkında bile değilim. Uyurgezer hiç değilim. Kalkıyorum, iki tur atıp evin içinde sanki o yataktan hiç kalkmamış gibi geri uykuya dalıyorum. Böyle zamanlarda düşüncenin yerini sanki bambaşka bir şey alıyor. Benden bağımsız bir beden uyarılıyor. Anlam vermek için zorlamıyorum. Belki de gerçekten biraz gerilim bu hayatın olmazsa olmazı. Bildiğim bir şey var ki o hikâyeyi defalarca okuduğum günden/günlerden beri böyleyim.
Yaz mevsimi başladı. Yazın en güzel başlangıcını annem ve babam yaptı. Akşamüstü e-mailimde babamın dün gece bana yazıp gönderdiği maili okudum. Şöyle diyordu:
Ailemizin tek güzel ve solmayacak çiçeği;
Bugün seni gelecekteki sağlığını ve yaşamını çok etkileyecek, kendi özgür iradenle vereceğin tarihi bir kararla başbaşa bırakıyorum... Şuna samimiyetimle yürekten inanıyorum ki bizim biricik kızımız doğru bir karar vererek kendisi ile ilgili bir konuda güzel şeylere imza atacaktır...Bunun faydasını ileride sen daha iyi takdir edeceksin...
Kararlı, tutarlı, ilkeli, duyarlı , sorumlu ve inançlı, güçlü kişiliğin ile zor olan şeyleri başaracağına inancım sonsuz...
Bu yolda olumlu adım atacağın inancıyla Allah'tan sana güç ve kuvvet temenni eder, hasretle gözlerinden öperiz...Seni, biricik yavrumuzu çok seviyoruz... Seviyoruz...
Sevgilerimizle..............................
Baban ve Annen
Duygusal bir kadınım. Duygularıyla başedebilmesini bilecek kadar da yaşamı anlamlandırmaya ve sorgulamaya çalışan biriyim. İnsani zaafların yeri geldiğinde başıma ne denli işler açtığını, en iyi ben bilirim. Yine de kimi zaman bulmakta zorlandığımız "huzur" adına kapıları çalmaktan ve o kapıları açmaktan hiç çekinmem. Avuç içlerimin sıcaklığını başka birine aktarmaktan mutlu olurum. Sessizliklerini paylaşırım.
Şimdi haziran ayına girdiğimiz şu dakikalarda bir mektup niyetine,bu temennileri yazıyorum. Kendimden kendime kısa bir mektup... Elbette bir mektuba sığamayacak kadar çok şey geçip gidiyor ömrümüzden ve belki de bu yüzden ille de okumak ve yazmak diyorum.
Dilerim bu koca "çağ yangını" en kısa sürede durulur. Çünkü dün bütün birgün boyunca yaşanan olayların acısını bütün kalbimle hissettim. Canım yandı. İçim burkuldu. Terminolojik bir dil özellikle kullanmak istemedim. Yeterince okuyorsunuz veya okuyacaksınız zaten. O kadar çok hikâye birikti ki dünya üzerinde acı dolu, insanlık dışı... Benim ruhum dayanmıyor. İnsan olduğumuzu unutuyoruz. Hesapların içinde boğuluyoruz. Birtakım dengeler kuruluyor ve bizler bu dengelerin içinde hoyratça savruluyoruz birileri tarafından.
Ben yine de umut parçalarını serpiştireceğim dünyamıza. Bizim birbirimize ihtiyacımız var. Hoşgörüsüz zihniyetlere tahammülüm yok.
Güzel bir yaz olsun, hepimiz için...
çok değil birazcık içimize çevirsek başımızı, çevirsek de bakıversek yüreğimize ve hatırlayıversek hemen unuttuk sandığımız insanlığımızı bu kadar zor mu sahi...
YanıtlaSildediğin gibi bizim birbirimize ihtiyacımız var...