“Burada bir adam var uzakta…”
28 Mayısın toz kaldıran günleri. Boylu boyunca uzanmışım sensiz açtığım pencerenin peçeli bakışlarına. Hiçbir şeyden haberinin olmadığı düş takviminden bir yaprak daha kopartıyorum bizim için. Alfabemde yer bulmanın sevinciyle, yaklaşıyorsun ayaklanan bir geceye daha. Eteğinde yepyeni bir sabah yazısıyla.
Senin olukların hep içe doğruydu. İçten içe. Belki de bu yüzden darmadağın oluyordu sokaklarım. O kör yolculukta çarpa çarpa yol alıyordu bedenim. Durduramıyordum duvarlarımda bıraktığın lekelerin canımda açtıklarını. Bir pencere böylesine yakın düşecek miydi düşlerime?
29 Mayıs’ın boşluklardan kalma, özlemlerden artırma bir anı. Şarkı gibi. Mırıldana mırıldana işte yine düşüyorsun kırılmış hüzünlerime…
“ki..ben de özledim..
...suskunluğa düzensizlikler ekledim.”
Son söz…
Sen henüz hiçbir başlığına son söz koyamamıştın hayatta. Hem, hangi dize tamdır ki, aslolandır? Kıyılarımıza vuran dalgaların getirdikleri ne zaman tam anlamıyla istediklerimiz olmuştur ki? Yaşam, biraz da eksik kaldığı yerde tamamlıyor sanki bizleri…
“ - Topla eşyalarını...
sonra da
bilinmeyeni ol…
...
her bilinçte...
bir kez daha yok oluyor
gerçekler…”
Bu şehrin kimsesizliğini toplamak işime gelmiyor bazen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder