PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Uykusu Gelince

Kıvrıla kıvrıla yatağın içinden taşarak büyük, karşı koymakta zorlandığımı sandığım ama sadece sandığım bir girdabın içinde aşağıya doğru çekiliyorum. Yumuşak yatağın nevresimlerinden sıyrılırken tanıdık bir sertliğin kucağına düşüyorum. Aynı yerdeyim. Aynı oda, karanlık ve kalabalık... Yabancı gelen hiçbir şey yok. Duvardaki renkli balonların daha ilk günden söndüğünü hatırlayıp türlü anlamlar içerisinden belirsizliğe bir son yazmaya çalışıyorum. Vakit henüz dolmadı. Dolacak mı? Başlangıçtan mı yoksa sondan mı bir tali yol ayırımına geldiğimi bilmiyorum. O nedenle her şey mümkün. Vazgeçiyorum. Bütün olumsuzlardan sıyrılıp sığınıyorum. Kime? Bir rüzgârın baş döndüren işvesine, yaz gecelerinin miskinliğine, kayıp parçanın hoş görüsüne, süslü cümlelerin gümbürtüsüne ve elbette rüyalara... Miskinim. Ruhum, bütün cümlelerden aşina olduğu bir geçmişi acımasızca ince ince günlerimden çekiyor. Günler çalınıyor. Kendi hayatımın çalıntı zamanlarında, tek sesim. Duyacak mı?

Aşağıdayım. Yeraltında. Kilometrelerce yukarıda olduğunu sanmak büyük yanılgı. İnsanın hüznü nereye oturmuşsa yeryüzü de orasıdır. Aşina olduğu duygulara her gün saatlerce yüz süren bir kalpten başka ne beklenir ki? Korkmayın. Ben korkmuyorum. Ağzımda büyüyen bir çocukluk hatırasının kanaviçe işlemelerinde şarkılar söylüyorum. Geceyi avuçluyorum. Parmaklarımın arasını boş bırakıyorum. Işığa ihtiyacım var, bunu hep söylüyorum. Kendime. En çok sağır olduğum kişiye. Birgün, kendi hayatımın en güzel masalını ondan dinleyeceğim. Evvel zaman içinde diye başlamayacak bir cümlenin düşüyle yeryüzünün en kuytu derinliklerinden bana seslenen o soğuk, keskin ve her defasında "Kalk yatağına yat." diyen sese kulak vermeyi unutmuyorum.

Kendimi tekrar ettiğim zamanlardayım. Hızla koşmalıyım. Uyanmak kimi zaman telaşlı... Olsun. Ne tuhaf! İnsan istemeye istemeye düştüğü bir yerden an geliyor kalkmak istemiyor. Oysa düşmek ne de sancılı. Her defasında karşı koyamamak ne büyük bir cesaret! Hepsi yaşamak için biliyorsun. 

Merak ediyorum. Onun da kalbi baş ucunda mıdır acaba? Üzerinden soyup çıkardığı aklın kalbiyle benim gibi ürkek sözlerle mi konuşuyordur? Yolculuk zamanı geldi çattı. Şimdi gökyüzünün en taze bulutları arasındadır. Kim bilir belki uyuyacak ya da en unutkan sohbetlerinin arasında birkaç saniye de olsa durup düşünecek.
Giderken "Kal." demişti.
Hiçbir şeyi değiştirmedim. Kalan duygularımın çetelesini tutmadım. O zamandan bu zamana bekliyorum.

Biraz sonra geceden kalma sessizliğini bozmak için gelir. Harflerin uzun hikâyelerinde bir yokluğu anlatır. Sonra yine gider. "Gitmedim ki!"der ama gider. Bilirim. Çünkü konuşmam. Hiç ses etmem. Üstelemem. Zorlamam. Sabah olunca her şey normala döner.

Bir tek o bilmez ama ben bilirim. Uykusu gelince dönmeyecek.