PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

13 Mayıs 2012 Pazar

Frekansı Bozuk Radyo Alıcısı -43-

Bak yine, tersine de olsa denk geldim. Oysa rakamların hiçbir etkisi yok. Benim için hepsi etkisiz eleman. Dönüp bakmaya ürktüğüm bir gerçek ama yine de söyleyeceklerim biter bitmez arkamı döneceğim. Çekip gitmek gibi değil; gidip neler olduğuna şöyle bir göz atıp geri dönmek benimkisi. Zaten hiç gidemedim ki!


Doğru mu bu? Bu kadar kayıtsızlık var mı senin içinde? Bir köşeye çekilip hiçbir şey olmamış, tarih ve zaman sanki hiç yaşanmamışçasına sakin olabilir misin? Ara sıra yaşadığın unutkanlıkların, gökyüzüne doğru çekilme isteğin, merdivenlerden yuvarlanırcasına koy vermeyi istediğin şeyler yok muydu? Durmaksızın kendinle çatışma oyunun da neyin nesi? Hem sen de pekalâ biliyorsun ki bunlar daha önce geçtiğin yerlerin koca bir toplamından başka bir şey değil! Parça parça olanlar nihayet koca bir bütünü oluşturdu. Biraz da bu yüzden rakamların etkisinin olmadığını düşünmen. Oysa her şey normal. Olması gerektiği gibi şüphe yolunda ilerliyor. Bütün geride bıraktıkların yavaş yavaş çözülmeye başladı. Duygularının enfeksiyon kapması, senin inatla alman gerekenleri reddetmen altını çizdiğin bütün o düşünceler gibi gerçek... Belki de eylemsizlik halinin de aslında bir eylem olduğunu unuttun. Öyle ya "duruyorsun." Girdiğin kapıların ardında ne var ne yoksa görüyor sonra tüm bunlar ya varsa diye tuhaf, akıl almaz düşüncelerin içinde debeleniyorsun. İnsan tanıdığı, iyi bildiği şeylerle baş etmekte zorlanır. Bu böyledir. Ama önemli bir ayrıntı var. Olmazsa olmaz. Onu ille de sevmen gerekir. Arada bir bağ olacak ki yakıp yıkabilmekte zorlanasın. Şimdi bahar, daha arada yaz var. Yazı görebilecek kadar alıştın mı havaya, sen ondan haber ver? Ne ile karşı karşıya olduğunu bilip de bilmemek senin çıkmazın. Hâlâ kayıtsız mısın?


İçine doğru dönen bir rüzgârım. Şiddet arttıkça oluşan hızdan anlamsızca haz alıyorum. Mutluluk ne garip yerlerden çıkıyor. Ruh, sol anahtarı size ait olmayan bir bestenin notaları arasında gidip geliyor. Notaların karşılık geldiği duyguları tam olarak anlatabilmek mümkün değil. Etkilendiğini anlıyorsun, o kadar. Hüzünleniyorsun. Bach dinlerken gülümseyen bir insan gördün mü sen? Ben dinlenirim. Dinlenirken yeniden yorulmaya başlarım. Çünkü Bach bir ormanın derinliklerine, orada ne olduğunu bilse de bilmese de girip çıkartır. Etrafına şöyle bir bakarsın. Ağaçlar tanıdıktır. Güneş kâh vardır kâh yoktur. Fırtınayı hissedersin ama izlemekle yetinirsin. İçinden geçmek cesaret ister. Zaten cesaret edip yaklaştıysan da kaybolur gidersin ormanın içinde. İşte bu nedenle Bach dinlerken gülümseyemem. Nereden ne çıkacağını bilememek gibi tetikte beklerim. İçime doğru dönerim. 


Ruhun merdivenleri, her seferinde bambaşka yüzüyle karşıma çıkıyor. Adım atabildiklerim, inmeye ya da çıkmaya cesaret edemediklerim, ettiklerim, yolun yarısına kadar ilerleyip geri döndüğüm ama hiçbir zaman sonunda neyin olduğunu kestiremediğim büyük ve gizemli bir yol onunkisi. Ne kadar da güçlü! Üstelik bütün o gücün kaynağı da benim. Başka bir ruhu ele geçiremezsin ama o ruhun merdivenlerinde yürüyebilirsin. O, bunu hisseder. Sonra an gelir bir diğerine sıçrarsın. Sanki ruhumuz yolculuk yapmayı seviyor. Belki bir teselli, bir arkadaş, bir sevgi, bir ihanet, başka bir çıkmaz arıyor kendisine. Oysa başkaları olsun ya da olmasın o hep var. İnkâr edebilir misin?


Buraya kadar düşünülmemesi gereken ne varsa hepsi düşünüldü. Etken bir halin çatısında meydana gelen ufak bir çatışma sonrasında, edilgen sofraların kucağına düştüm. Sanki içimde gizliden gizliye itaat etmek isteyen bir kadın var. Hem güçlü hem de beklenmeyecek kadar kabullenmeyi arzulayan. İşte bu yüzden bir benzerimin ayak seslerinden korkuyorum. Korku çoğaldıkça ormandaki sesler üzerime geliyor. Her yer birbirine benziyor ve ben bu benzerlikte ufak bir çıt sesi duysam ne yapacağımı bilmeden kaçıyorum. Durarak kaçıyorum. Kendi içimde mekânlar kurup o mekânların bütün köşelerinde gece gündüz konaklıyorum. Bir misafir gelse şaşkınlıktan elim ayağım birbirine dolanıyor. Misafirler hep vardı. Çoğu zengin kalkışı yapmış olsa da onların varlığını hissettim. Çok yakınımda. Kalbimde. Ama şimdi denklemler arasında gidip geliyorum. Henüz tek çözümüm yok. Yüzlerce çözüm arasında kaskatı bekliyorum. Düğümde sıkışıp kaldım. Serim hepsinden kolay oldu. Bir düşüncenin başlangıcında aklıma gelen birikimlerin içinden çıkamıyorum. Üçüncü cümleye gelince başka birisine sıçrıyorum. Böylece kendi içimde bile ilerleyemiyorum. İşin garibi "hal böyleyken" diye başlabileceğim bir cümlem de yok. Çünkü halimin hangi notaya karşılık geldiğini bilmiyorum. Ara bir sesim belki... Ya da bestede olması gereken uzun bir es işaretiyim. Tek görebildiğim, bir şekilde yazılmaya başlandığım... 


Portede bir yerim var. 
Müziği duyuyorum. Ama hangi aralıktayım ve neyim bilmiyorum. Rakamlarsa hâlâ etkili, kimi kandırıyorum.