PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

15 Ocak 2012 Pazar

Frekansı Bozuk Radyo Alıcısı -40-

Bugün pazar ve diğer pazarlardan farklı. Telaşlı ve heyecanlı. Çok sessiz zamanlarda beklenmedik bazı şeyler olur ve hayatınızın akışında yer etmeye başlar ya, işte buna benzer bir nedenle pazarlardan başka bir pazar... O yüzden içim kendisini sığdırabilecek bir yer arayışında. Kitap okumaya çalıştım, olmadı. Televizyonda dikkatimi dağıtacak bir şey aradım, bulamadım. Post it sayfalarına bir şeyler karalayıp kitaplığımın kenarlarına astım, tatmin etmedi. Kalemliği düzenledim. Bozdum. Eski haline getirmek istedim, yapamadım. Hiçbir denememde başarılı olmadım. Geçen gece söylediğim gibiydi. Hani izleyen bilir, Guguk Kuşu'nun belleklerde yer eden o meşhur repliğini: "En azından denedim." Ben de aynen böyle dedim. Güldü mü gerçekten bilmiyorum ama şu halim beni gülümsetiyor.


Ritim dediğimiz şey eğlenceli. Hangi tınlamayla hissettiğinize bağlı olarak da değişkenlik gösteriyor üstelik. Bazı saatlerde her şey normal, olağan. Fakat bazen de saatler öyle bir yer ediyor ki zihninize, tek başınıza, yattığınız yerde dudaklarınızda bir hareketlenme başlıyor. Durmuyor. İstediğiniz de durmamasıdır zaten. Çünkü buna neden olan ve içinizi ürperten, ara ara iç gıcıklayan süslü hayallerle donatılmış ufak, tekinsiz (olmaması tercih sebebi) ritimlerdir... Sonra zaman ilerledikçe ellerde bir uyuşukluk başlar. Zeminle kurduğunuz ilk ilişki işte tam da o sırada açığa çıkar. Destek alır, bedeninizi ona yaslarsınız. Tek bir ışık yetiyordur sözcükleri aydınlatmaya ama ruhun katmanlarında durum böyle değildir. Orası daha karışık ve karanlıktır. Aydınlansın diye, cümleler arasında bitmek bilmeyen bir kovalamaca ortalığa dökülür. Hafızanın en çok mesai yaptığı saatler de diyebiliriz. Hesapsız olsa bile ilkel yanınız minik ve renkli hesaplarla karşınıza çıkıverir. Mücadele edin de nereye kadar. O duvarlar bir an gelip de yıkılınca ne olacak? Geçip giden zaman mı boşa çıkacak yoksa güçlü bir zeminin temeli mi tamamlanacak? Bilemezsiniz. Ne kadar düşünseniz de bazı şeylerin karşılığı bambaşka olabilir. Bunu bilmek belki de yeterlidir. Yetmeyebilir mi? Başınıza gelmeden bilemezsiniz...


Bugün pazardı. Değişik melodiler misafir oldu. Meselâ son birkaç saatin özetine giren ince ayrıntılar vardı. Yükseklik değerleri, istekler... Çaresiz kalındığında sığınılan akılcı çözüm cümleleri. Oysa kaçış yok. Zaten kaçmak da istemiyorum. Büyük bahanelerden olmak istemiyorum. Hani şair demiş ya: "Sessizlik ve görülmezlik büyük bahanedir."


Bir ses versem her şey bir şeye mi dönüşecek? Yoksa bir şey, her şeyin arasından yalnızca sıyrılmış mı olacak? Biraz şaşkınım. Sonra heyecanlı. Bu akışın içinde hızla koştum. Yürüdüğüm zamanlar sadece birkaç saatlik uykulardı. Yetmedi. Akşam oluyor. Ardından gece. Saat onu geçtikten sonra geriye dönüp o ilk anı anımsayacağım. Burada, olduğum yerde. 


Zaten kaçmak da istemiyorum! (Bu ünlemi ayağı takılsın diye koydum.) Bakarsınız tutarım.