PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

15 Şubat 2010 Pazartesi

Rüyalarla Antlaşma ve Mum

Sözcüklere yerleşen bir sanrım var. Kimi zaman onlarla başetmekte zorlanıyorum. Kapılarını açan yatağıma, uyku diye girmek istemiyorum. Bir serbest çağrışımın yaptıklarından ve yapacaklarından ürküyorum. Sanki gizli bir ilişkim var alfabeyle, çözemiyorum. Uğraşıyorum. O kuyuda daha başka nelerin olduğunu ve beni hangi ülkelerin o bilinmez rüyalarına götüreceğini inanın bilmiyorum. Öyle ya, rüyalar kimi zaman en büyük yırtıcı kanadımız dünyaya karşı kimi zamansa yaramazlık yapan bir çocuğun suçunu bilip de gidip evin en kuytu yerine saklanışı gibi. Kaçışlarımızın bittiği, yakalanışlarımızın yüzümüze güçsüz bir anımızda vurulduğu çekingen hareketsizliğimiz.

Bir mum vardı az önce burada benimle konaklayan. Dünden kalma. Vakitsiz bir anda giden elektriğin apar topar yerimden kalkıp onu bulmama neden olmasıyla başucumda bir yere koyduğum, yanmaktan giderek rengini kaybetmiş, üzerinde simli ışıltılar taşıyan bir mum... Kısa sürmüştü konukluğu oysa benimle. En fazla on dakika, bilemediniz yirmi dakika ama ben, görünen o ki onu hala unutamamışım. Aklımda bir yerlerde kendini gizlemeyi ve zamanı kendi adına uzatabilmeyi başarmış. Bakın şu hilebaza! O kuytu karanlıkta, bu evin aydınlanmasına yardımcı olduğu yetmezmiş gibi bir de benim bu anıma konuk olabilmek adına, düşüncelerimi işgâl etmiş.

Bir mumu sevebilir mi insan? Onunla özdeş bir an geçirebilir mi kendi hayatına? Olmaz demeyin, öyle bir oluyor ki. Hem de beni gece vakti gülümsetecek bir kaç sözcüğün hemen ertesinde, o da bana eşlik ediyor varlığıyla. Evet, elektrikler var ama o da yanıyor işte şimdi tam karşımda. Kendi rüzgârından etkileniyor ve umarsızca dans ediyor. Müzik de var soran olursa. Farid Farjad. Keman sesiyle terk edeceğim bu yazıyı yazdığım odayı. Aklımda her şey. Sırasıyla bir bir düşüneceğim seni. Her şey ve sen. Sen, her şey...Bir gerçeklikten koptuğumun işareti değil o, aksine bir gerçekliğe ne denli yakın olduğumun bilincinde olan sözcüklerim. Yaşamda adım adım yürürken karşılaşılan renklerin elbette farkındayım ve hatta karşılaşacak olduğum ve henüz rengini tahmin edemediğim. Bazen insan o çemberin içine bilinçli bir şekilde de olsa bırakıp çevrelemek istiyor kendisini. Mutluluğumsa "her şey", bırakın ona öyle diyeyim.

Rüyalarım sözcükler kılığında dolaşıyor kurduğum her cümlede. Korkutmayın beni sözcükler bu gece olur mu? Ne kadar kaçsam da rüyaları sevmiyorum diye söylensem de onlarsız olamayacağımı ben de biliyorum. 
Hep o gecenin yüzünden sen de biliyorsun bunu değil mi? Hani özene bezene uykuya yatıp yastığının altına o anahtarı koyduğun ve ertesi sabah hıçkırıklarla uyandığın o geceden sonra oldu rüyaları yok saymaya başlaman. Bir geleneğin arkasından gitmek senin neyine diye gün boyu dolaşmıştın evin içinde hatırlar mısın? Aynı anlarda hem gülmüştün hem de ağlamıştın ve sonra koşup aynaya, şaşkınlıkla bakan gözlerine hayret etmiştin. Onca zaman geçti hâlâ uslanmadın. Varsa yoksa rüyaların bir kandırıştan ileri gitmeyeceğini savundun durdun. Oysa sen de pekâlâ benim gibi biliyorsun ki gönüllü aldanışların hiçbir gerçeklik payı yoktur.

Görüyor musun mum, seninle başladım ve belki de varlığını yazacaklarımın arasına katık ettim. Seni kendime dayanak yaptığım için umarım bana kızmıyorsundur. Bir şekilde rüyalarımla aramı düzeltmem gerekiyordu. O an sen geldin aklıma. Ama sen de bana dayanmak istemiştin. Dün akşam benimle geçirdiğin zamanı az bulup bugünüme kadar gelmiştin. Bazen oluyor işte böyle şeyler. Sana kızmadım. Benim yanımda varolan neye kızdım ki bugüne kadar sana kızayım? Yine de kırıldıysan affet beni. Bilirsin incitmeyi sevmem. Hayır hayır bir eşya olman umurumda bile değil; ben hiçbir şeyi incitmeyi sevmem.
Şimdi izninle bitirmeliyim yazıyı. Zarar vermeden söndüreceğim seni. Avuçlarımın arasına alıp tıpkı sevgilime dokunur gibi dokunacağım sana ve kitaplığımdaki yerine kaldıracağım. Biliyorum, az bir ömrün kaldı. Dilerim uzun bir süre daha elektrikler kesilmez ve ben de seni kullanmak zorunda kalmam. Şimdiden vedalaşmak istemiyorum. Kim bilir, bakarsın senin yerine bir başkasını daha alırım. Böylelikle biraz daha kalabilirsin.

Sözcüklerle başetmekte zorlandığım anlarda küçük oyunlar kurguluyorum. Meselâ birazdan uyuyacağım odanın kapısını, az önce kilitleyip geldim. O kapının kilidini açarken kendime soracağım ilk soruyu biliyorum. Ama o anda sormayı seviyorum. Bazen bilsek de aynı şeyleri tekrarlamıyor muyuz zaten. Müzik bile kaçıncı tekrarında. Sanki iyiden iyiye kulağıma yerleşti. Ne dersiniz o da olur mu bu gece rüyamın içinde? "Ordinary Miracles" isminin çağrıştırdıkları şimdiden şekillenmeye başladı bile içimde. Kaçırmadan aklımdakileri kalkıp gideyim en iyisi. 
Az önce okuduğum kitabın aklımda kalan son cümlelerini ve sonra da en sevdiğim aylardan birini düşünüp, bol rüyalı bir uykuya teslim edeceğim kendimi. Bir barışma antlaşması yapacağım. O tahta anahtarlığı bulup yine yastığımın altına koyacağım. Bu defa gelenekleri yıkacağım.
İyi uykular!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder