PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Fısıltı

Önce yavaş yavaş adımladı perdenin bir kenarından diğerine. Sonra usulca, neredeyse birkaç gündür kapalı kalmış perdeleri sol elinin yalnızlığına aldırmadan, duvarın en köşesine doğru sıyırdı. Güneş ışıkları tenine değer değmez geriye çekildi. Gözlerindeki parlama, bir an ufak bir karartıyla yer değiştirdi. Evin her yerinden yükselen viyolonselin içinde yürüyen sesi ve tarifsiz bir boşluk hissiyle, olduğu yerde kalakaldı. Zaman geçmişti... Çok zaman geçmişti. Belki o bulutun, belki de o sonsuz çağırışların etkisini yitirmesi için bu olasıydı. Bir odadan diğerine geçmeye başladı. Hızla, hızla ve bilinçsizce... Hatırlatıcısının bakışlarını, üzerinde an be an hissediyordu.

Dokundu...
Düşündü...
Bir diğerine geçti...

Zaman, ne de çok çoğaltmıştı gidenleri... Her eşya, bir mevsimin komşusuydu. Birinde bir şey bitse; diğerinden alıyordu. Ufak miktarlarda ama doyumsuzluğu önleyecek kadar. Sonra hızlı hızlı yatağına doğru ilerledi. Önce, üzerini saran bedenleri kalbinin sessiz kalacak olmasına bir an bile aldırmadan birer birer çıkardı yatağından. Tenindeki ısı birdenbire değişmeye, onu üşütmeye başladı. Odanın bir diğer köşesinden kulağına doğru yayılan kemanın tiz notalarından birinde, yere düştü. Daha zaman vardı oysaki... Çok vardı... Belki o düşüşün, belki de o usul gidişin varlığını alıp götürmesi için bu gerekliydi.
Bacaklarını karnına doğru sızlanarak çekti. Bir şeyi sürükler gibi acıyla... Usul usul... Odanın taş zeminindeki her ayrıntıyı her hareketinde daha da kuvvetli hissederek...

Çekti...
Sızlandı...
Öylece kapadı gözlerini...
Vakitsizlik, bir görüntüyle gelivermişti. Bir travma esnasında.
Yosun kokusu...
Konuşan eşyalar...
Çitlerin önünde bir gece yarısı sohbeti...
Akşamın sessizliğinde yan yana geceye adımlar atmak...

Öncesizliği kadar sonrasızdı da.

Bir ondan bir bundan derken fısıldanan sözcükler okyanusun derinliklerinde kayboldu. Hâlâ oralarda bir yerlerdeler...

1 yorum: