PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Kapalı Mektup

Mor. Her yerde göz alıcı mor renkler var. Gözlerimi kapattığımda ve o rüyaların kapısından içeri girdiğimde de hep aynı renkle karşılaşıyorum. Sanki içten içe bir şeylerin habercisi gibi etrafımda onları fark etmem için çaba sarf ediyorlar. Yok, diyorum. O yalan söylemez. Bir yalanın, şişirilmiş sahte bir dünyanın içerisinden bakmaz. Elleriyle dokunduğu o huzuru bozmaz.

Sözlerin geçmediği bazı anlar vardır. Hani bir yastığa dayarsınız başınızı ve o an, siz istemeden de olsa yaşadıklarınız dolar bakışlarınızdan içeri, durduramazsınız. Önce o güzel anları hatırlar ve gülümsersiniz. Sonra birdenbire ne olduğunu bile anlamazken, içinizdeki o katı taraf bir gerçeği dışarı vurur; diğer gerçekleri göz ardı ederek. Hayata gerçekçi gözlerle bakarsınız ve belki de bakmaya çalışırsınız. Ya da o böyle dedi diye onun dediklerine sarılırsınız. Ne de olsa yıkılmaması gereken bir şeyler başucunuzdadır. Kadınlığınız, güçlü yanlarınız, ayakta durabilirliğiniz, direnciniz yani kısaca "seni böyle tanıdım" cümlesini boşa çıkarmayacağınız her türlü donanımınız.

Seslerle baş etmenin ne denli zor olduğunu iyi bilirsiniz. Kafanızın içinde bir türlü susturamadığınız kahkahalar, o en hararetli dokunuşların olduğu günlerde parmak uçlarınızdaki ufak karıncalanmalar, yatağın her iki tarafına yorgun ama keyifle düşen bedenlerdeki hızlı nefes alış verişler, yorganın hışırtısı, sağ omzun üzerine düşen elin açıktan açığa koca bir vadiyi gezermiş gibi dolanışı ve daha bir çok şey dolanır durur. Her şeyi unutmak mümkün olabilirdi belki ama sesler unutulmuyor. Bir de tanıdık bir kitabın sayfalarındaki anlama giderek yenik düşen kokular... Bu ikisinden uzaklaşmak istedikçe giderek yakınlaşıyorlar. Yalan değildi diyecek oluyorum koca bir gök gürültüsü ansızın başlıyor gözlerimde. Pencereye koşuyorum. Belki bir aralık oradasın, dikiz aynasından kendine bakıyorsun, ne bileyim belki de arabanın kapıları yeni kilitliyorsundur diye. Birkaç dakika öylece, kıpırtısız bekliyorum. İçimde çalıyor kapının zili. Biliyor musun artık sus bile diyemiyorum.

Buraya gelmeden önce üzerimdeki bütün zırhları çıkardım. Dayanamıyorum diye sayfalarca bağırmak için bütün bildiğim kelimeleri yanıma aldım. Daha önce hiç zorlamadığım zaaflarımın kapağını açtım. Çırılçıplağım. İçimde hangi rengi taşıdığımı bilmiyorum. Hiç bakmadım. Seslerle birlikte aklıma ufak ufak şeyler düşüyor. Kimine göre anlamsız denilebilecek küçük ayrıntılar.Meselâ toplantının saatini unutmuyorum. Aklımdan çıkmıyor. Yetişmem gereken bir akşam değildi. Sen oradaydın ama beni de o an yanına almıştın. "Sevgilin" demiştin, sevgilin şu an toplantıda." Hiç sevmem bu kelimeyi bilirsin ama işte o an senden duymak, kaybettiğim bir fotoğrafın yıllar sonra yeniden karşıma çıkışı gibi beni sevindirmişti.
Üniversiteyi yeni bitirmiştin. O heyecanını, diplomayı ellerinin arasına alıp "sevgilim başardım" diye haykırışını yeniden anımsamıştım. O günlerin fotoğrafını bir daha hiç bulamam dediğim bir anda sen, yeniden aynı kareye koyarak geri vermiştin.

O gece defalarca okuyup o notu, huzurla uyumuştum. Artık uyuyamıyorum. Neredeyse sen gittiğinden beri bölük pörçük gecelerim. Ne zaman gözlerimi kapatsam tam o anda kapıdan girişini görüyorum. Altımdaki çarşaf kaymaya başlıyor. Koca bir delikten düşüyormuşçasına tutunmaya çalışıyorum. Yalvarıyorum. Uyumak istiyorum diyorum, bir türlü seni yok edemiyorum.Çünkü yokluğunu ben yaratamam sevgili. Onu sen vermelisin bana kendi sözlerinle. Senden duymalıyım. Arafta kalan bir cümlenin daha fazla canımı yakmasına izin verme. Söyle ve sonra gitmek istiyorsan git.

Mor renkler ve izdüşümlerinde sanrılı birkaç anımsama... Misafirler, bir bardak içki, tutukluğum, bir salı gecesi, otobanda hızla hareket eden araçlar, telefon sesi, kırılganlığım, taze kitap kokusunun ilk cümleleri, duyulmayı bekleyen sözler, iddialı beklentiler,bu odanın içinde tanıdık gelen her şey... Bütün bunları sırf sen hatırla diye yazıyorum. Okumayacak olsan bile, yeniden karşıma yıllardan sonra çıkmayacak olsan bile yazıyorum. Söyleyemediklerini artık daha fazla ben söylemek istemiyorum. Bilmek istiyorsan çok üzgünüm. Ruhum huzurlu değil. Bir zamanaşımının çözebileceği kadar basit hiç değil.

Şimdi bu kapalı mektubu eğer bir gün okursan diğer tüm yan yol için kurulmuş cümleler hariç, şunu bilmen ve hatırlaman benim için yeterli sevgili:

" Beni asıl senin sevgisizliğin boğar."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder