Az önce uyandım. Yaptığım bir yorumun rüyada peşimden gelmesi normal mi? Adamın biri kahkahalarla gülüp ardından son söylediğim cümleyi sesli bir şekilde okuyordu. Tiyatro sahnesindeymiş gibi. Nasıl da sahiplenmiş tiradını. Ben bu sahnenin dışarıdan bakan yüzüydüm. Adam beni hiç görmedi. Zaten ben de onu görmemiştim ama o alaycı sesi yok mu, onu çok net hatırlıyorum. Unutmayacağım.
Canım yanıyor. İçimde koca bir boşluk var. Birdenbire oldu. Böylesi daha iyi mi oldu bilemiyorum. Meğer ben ne kadar çok şeyi bilmiyormuşum. İtinalı birkaç kelimemden biri bu "bilmiyorum". Elbette durup bunun üzerine düşünmeyi seçiyorum. Bildiklerimden korktuğum zamanlarda "bilmiyorum" demek tuhaf bir şekilde beni rahatlatıyor sanki. Şimdilik en yakın bulduğum cevabım bu. Yani en azından düşünmemin ilk etabını geçebileceğim ölçüde bir tatmin sağladı. Bu bile yeterince korkutucu. Peki bu kadar cesaretli bir kadınken nasıl olur da her şeyin içinde bir "korku" duyuyorum? Gerçekten korkuyor muyum? Cesaretin içinde olmaması gerektiğini düşündüğümüz "korku" parçalarını etrafa saçınca, biri diğerini pekiştiriyor olabilir mi? Bu soruyu da bir kenara not etmeliyim.
Bu günlük bu kadar yeter. Hiçbir şeyin karşılığı gelmedi. Demek ki bundan böyle benim bir karşılığım yok! Kalemleri tüketene kadar açmak istiyorum! Ama yapamıyorum.
Bahar gelmiş hoş gelmiş...
(İtiraf etmeliyim bu yazı gün devrilsin ve1 Martta yayınlansın diye beş dakikadır bekliyorum. İyi baharlar)
Korku, acısı buram buram burnumuzda yankılanan bir yaık kokusu gibi.
YanıtlaSilKorku, karanlığın sırtımızdaki soğuk dokunuşu gibi.
Korku, geride bırakılan acıların bizde gölge etkisi bırakması gibi.