PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

24 Mart 2010 Çarşamba

Frekansı Bozuk Radyo Alıcısı -X-


Bugün küçük otobüsle geldim eve. Yol boyunca, İstanbul’la arama giren görüntülerin tamamında dolaşıyordum.  Önce seninle bir alışveriş merkezine giriyor sonra da sinemaya gidiyorduk...
Yolları izliyorduk birlikte, geçen arabaları. O yaşamların içinde olanları... Yanımdaki koltuğa baktım. Bir adam oturuyordu. Cama yasladım başımı.  Tekrar daldım görüntülere... Ne ses duydum ne de durakları gördüm. Sadece ineceğimi hatırlattı muavin çocuk. Her zamanki gibi.

Üst geçitten birlikte geçtik. Sana alttan geçen ışık hüzmelerini gösterdim. O kadar parlak şey, ışık nehri oluşturuyordu.  Hepsi de gözlerinden bana yansıyordu... Eve gelmeden gazete aldık. Bir ekmek... Sigara... Şimdiyse karşımdasın ve sanki sen yaşamamışsın gibi sana anlatıyorum olanları. Seni özlemenin keyfini böyle çıkarıyorum. Öyle boş boş özledimler yok...  Özlediğim ayrıntıların…

Böyle döküldüğüm anlarda içimde kademesiz bir yükseliş sürerken, ruhum ve bedenim o yapının genişliğine kendini uydurmaya çalışıyor... Özlem bu yüzden. Belki de tam anlamıyla çıkmışken kafesimden, nereye kanat çırpacağını bilemeyen o küçük kuşların yüreği gibi atıyor kalbim... Anla ki o kadar hızlı. Yani bir anlamda bağışıksız bırakıyor aşk... Bir yandan tüm hücrelerini yeniler ve geliştirirken, bağışıksızlık bazen özüme, bazen güne, bazen yalnızlığa dokunuyor. Çünkü herhangi bir savunma sistemi yok içimin, sardığın kollarından başka. Çok düşünüyorum böyle zamanlarımda. Nedenlerini yoklamıyorum aslında, nasıllarında yürümüyorum, hangisidir diyemiyorum... İstanbul’a benziyor bulutlu hallerim... Yer yer yağıyor... Evlerin kapı numaralarında sayılıyor günlerimiz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder