PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

13 Mayıs 2011 Cuma

Frekansı Bozuk Radyo Alıcısı -34-

Durup düşünmek lâzım biraz burada. Bu sayıda. Derin bir nefes alıp yaslandığın yerde sapasağlam durmak. Görüntüler var. Seslerle gitgide çıkmaza sokup sonra yeniden tanıdık, bildik yerlere götürdüğüm. Birkaç adımda sonlanan yollar ve o yolların başında ne olduğunu anlamakta kimi zaman zorlandığım bir fotoğraf karesi. Bilinmeyen anların çekiciliğine kapılmak! Kaç zamandır yürüyorum. Kapılar sıkı sıkı kapalı. Ardımda ne vardı?

Işıklar yanıp yanıp sönüyor. Odanın avuçlarında hiçbir şey yok. Bomboş. Durmadan değişen müzikler, sarhoşluk veren kokular, tek tek vurulan harflerin sonrasında büyüyen kelimeler. Cümle. Cümleler iç içe geçiyor. Yazılışlarını unuttuğum birleşik hezeyanların arasında bir yerde sıkışıp kalan, belki çoğunu henüz hiç duymadığım anlamların peşinden gidiyorum. Siliniyor kelimeler. Yeniden yazıyorum. Yazdıkça her paragrafta baştan aşağıya yeniden var ediyor kendini şüpheler. Etkileniyorum.

Seçim yok. Hâlâ duvardaki o dikdörtgen boşluğu neyle dolduracağımı bilmiyorum. Sayısal verilere takılıp kaldıkça işin içinden çıkamıyorum. Başucumdaki sayfalara bakıyorum. Belki onlar doldurabilir. Her şeyi toparlamalıyım. Oyuncaklar, meleklerden örülü uzun sarı zincir, yanyana duruşlarını yıllardır bozmadığım mumlar, cd'ler, kitaplar, filmler...Heyecanla başladığım bu serüvenin kulaklarımda bıraktığı çınlamayla yeterince düşünmediğimin farkına varıp otuz dörde geri dönüyorum.

Sakinlik. Belki biraz sakin olursam her şeyi yoluna koyabilirim. Karmaşa yok. Oradan sıyrılalı epey zaman oluyor. En son geçen hafta mıydı en büyük telaşım? Bedenimin bulunduğum yerde olmasını istememiştim birkaç dakika. Bir mekânı bütünüyle gözlerimin içerisinde boşaltmaya çalışmış, bakmakla görmek arasındaki farkı sahneye koymuştum. Görmüyordum. Ama sağ yanımdan düşen gölgesi hareket ettikçe aşina olduğum şeyleri hatırlıyordum. Ayak üstü konuşmalar... "Dikkatimi dağıtma" uyarısı. Çakır sessizlikte kocaman bir serzeniş. Epey dediğim zaman yalnızca birkaç sayılı saatten mi ibaret?

Dolmayacak o boşluk. Duvarın o rengini seviyorum. Gidip elimi uzattığımda, köşelerine dokunduğumda bana kalan duygularının, beni tanımsız bırakan varlığının, doldurmak için hayal ettiğim anların yok olmasını istemiyorum.

Yine düşünmedim. Düşünemiyorum. Başlangıçlar iyi ama gelinen noktada her şey tersine dönüyor.
Şimdi gitmeliyim.
Daha sakin.
Sakin.
Hiç değilse bu sayıda.

1 yorum:

  1. Daha sakin ve dingin bir kafayla-35- i bekliyoruz...Güle güle git:))..

    YanıtlaSil