PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Frekansı Bozuk Radyo Alıcısı -35-

Bir yerlerden çıkarsın biliyorum. Şu an içindeki çocuğun şaşkınlığına kapıldın onunla birlikte yol alıyorsun sadece. Hem neden sen de bu karışıklığın içerisinde durasın ki? Seçimlerini çoğu zaman sevdiğimi bilirsin zaten. Yani ben, elimden geldiğince işte sana anlatmaya çalışıyorum. Belki bazen kırılıyorsun, kırıyorum seni elimde olmadan. Yine de küçük ve anlamlı dokunuşların beni kendime getireceğini sen de gördün.

Tanık olduğun dünya bugünlerde çok iyi değil. Her gün yeni bir başlangıçla aslında bitişin öyküsünü yazıyor gazeteler. Manşetler, gazete mizanpajları, televizyonlar beni yoruyor. İçimde daralan yolları iyice tıkıyor. Kapatıyorum. Bir tek senin sesin dolduruyor bu evin içini. Kısacık zaman dilimlerinde misafirim oluyorsun. Ne kadar oldu hatırlamıyorum bir defa daha yazmıştım buna benzer şeyleri. Hayat dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyor. Ya da ben hiç değişmiyorum.

Şimdi sen yine telaşlandın, bunu hissedebiliyorum. Oysa gerek yok. İyiyim. Belki biraz uykusuz. Daha fazla okur daha fazla yazar oldum. Haberin oldu mu? Elbette, sen de benim gibi takip ediyorsun yaptıklarımı. İçinde bir yer var, ona devrediyorsun diğer kalan her şeyi. Ben alamazdım. Yani devralamazdım. Zaten vermedin de; yine de aklıma geldi işte. Sen olmasaydın böyle bir şeyi denemeyecektim. Ben, diğer ben ve sen ile yol almak kolay değil ne de olsa. Zamanda, eklerde, mekânın belirgin netliğinde değişme var. Yazdıklarım hangi ben? Sen tüm bunların neresindesin? Sen dediğim kişi sen misin? Hepsini biliyorum. Hiçbir şey aklımdan uzakta meydana gelmiyor. Bilerek hazırladım bu kombinasyonu. Varlığının her yerine yavaş yavaş sızdım. "Sızmak" ne güzel bir kelime!

Biraz geriye doğru gidelim hadi. Renkler var. Sarı, kırmızı, siyah, mavi, bordu, altın sarısı. Uçsuz bucaksız bir gökkuşağının altındaymışım hissi veriyor her biri. Az kaldı, içlerinden birine dokunmama çok az kaldı. Belki de onlardan biri burada yok. Yazdım. Teker teker not aldım. Unutmamak ve hatırlamak için yeşil bir kalemle altını çizdim renklerin. Renkler ikilendi. İki renk var. Yakında, çok yakında sana hiç dinlemediğin bir hikâyeden bahsedeceğim. Merak etme, eminim ki o hikâyeyi daha önce hiç duymadın.

Yine aynı yere saklandın değil mi? Olsun. Nasıl olsa çıkacağını iyi biliyorum. Nasıl başlayacağımı düşünmüyorum. Belki de tam konuşurken sokaktan gelen bir sesle... Ses olmaz. Başka bir şey bulmalıyım. Geç kalmış olabilir misin? Bu hiç değil. Gece kapanıyor, çabuk olmalıyım. Kahretsin, hiçbir şey yok! Vazgeçiyorum. Ben yalnızca nasıl başlayacağımı iyi biliyorum.

Uzun süredir böylesine çözülmemişti. Sana anlatacaklarım var. Birikenler arasında teker teker söylenmeyi bekleyen cümleler. Hepsini duymaya hazır mısın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder