PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

20 Haziran 2011 Pazartesi

Frekansı Bozuk Radyo Alıcısı -36-

"Geçmesi lâzım, geçecek. Başka ne olacak ki?"

Şarap kokulu bir gece daha. İstanbul ekseninde zaman karmaşası sürüyor. Şöyle, sus payı benim olmayan, okkalı bir hikâye yazmak da var ya serde, şimdilik atın ayakları uykuda dursun. Kim bilir belki de ben bile fark etmeden süzülür anlam kalp aralığından.

Ne kadar zaman oldu? Üzerinden kaç damla geçti? Hangi kapıdan geri dönüldü ve mesela kapı numarası kaçtı?

Yazarken bilinçle bilinçaltının dili sürçebiliyor. Kafa karışıklığı su yolunda gizlenmeye çalışan küçük ve sevimli damlacıkları ört bas etmeye yetebiliyor ve aşk, şişede durduğu gibi durmayabiliyor.
Mola bitti.

Evin ışıkları kapatılır, yan görüntülerin ayarı yapılır ve sohbetin en baba yerinde durup soru merdivenlerinin basamakları yavaşça çıkılır.

"Anlatmayacak mısın?
"Birazdan anlatırım, toparlayayım da..."

Bir kâğıt olsam acaba hangi renkte bir kalem tarafından dile getirilmeyi isterdim? Akıl eklemlerinin iklimlerle bozmuş beklentilerini üstünü kapatmadan anlatabilmeyi.

Kelepçeler bir tek boğazında değil insanın! Bazen sahnenin en gerisinden olanlara şahitmiş gibi görünseniz de aslında o kelepçenin tam da en önemli bağlantı noktasından tutulur kalırsınız. Kelepçenin anımsattıkları bellidir. Tutsaklık! Asıl önemli olan, o tutsaklığın içine girebilecek bir bedene sahip olup olmama noktasında ortaya çıkıyor sanırım... Bu, mağazaya gidip çok güzel bir elbise beğenip üzerinize uygun bedeninin olmadığını görünce kısa bir kararsızlık yaşayıp sonrasında üzerinize olmayanı almak gibi bir şey olabilir mi? Duyguların da bedeni var mıdır? Ne alaka mı? Bilmem. Dedim ya, bazen anlamın kırılma noktasının ve anlatmaya çalıştığınızın, nereye saklanmaya çalıştığının farkında olunması ve/veya olunmaması problematiğinde düğümlenir her şey.

Şişe sayısı beşi geçtiğinde bir yalnızlık kollar kadehi bir de sessizlik. Camların sürtünme aşkı, bir diğerini hızla ortadan kaldırmakla yok olur. Eşitlik alkol sınırında ortadan kalkar. Yerin ağırlığı yorgunluğun bacaklarını büker. Sonrası değiş tokuş yoluyla takas edilen iki sigara. Duman ne olduğunda insanı boğar? Dijital göstergeler kaçı vurduğunda uyku hazırlıkları yapılır ve bir uykunun kaç tane tuzağı vardır sayıklamalarla eşleştirilebilecek?

Bakın yine aynı şey oldu. Kitaplar dağıtılınca öteye beriye ve bir düşün kucağına bırakılınca gece, dilin ötesine berisine saklanmaya çalışılan anlam da uzak durmuyor anlatmaya çalışılmak istenenden.

Şimdi sus ve... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder