PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

24 Eylül 2010 Cuma

Onda, Şunda, Bunda...Bir var ki hep "Ben'de"...

Parlak bir hayalin gölgesine uyanmışım. Aklımda nice anlamsız soruyla. Yürümeye başladıkça, her gün yeni bir şey daha öğrendikçe bazı şeyler anlam kazanmaya başladıkça, değişti her şey. Anlamsız gelen hala bir sürü şey var ama ben bütün o inatçılığımla, çocukluğumdan devraldığım azimle yazıyorum. Şimdi inatçı bir kadın oldum. Kelimelerin yüzlerine bakıyorum. Onları soyuyorum. Kabuklarını kaldırıp tıpkı meraklı bir aşık gibi yeniden hatırlatıyorum kendime her şeyi. Unutmak diye bir şey yok diye bağıra bağıra geldim, gidiyorum. An be an yaşadıklarımı bu kısacık çırpınışta belki anlatamam ama aklımdaki küçük öyküyü biraz paylaşabilirim.

Siz hiç hayran oldunuz mu? Hayranlık... Her şeyin başladığı ve hayat bulduğu nokta. Öyle ki bu bir kişiyse sizin elinizden hiç bir şekilde söküp alamayacağı bir duygu ve kesinlikle ürkütücü değil. Ya da cansız bir varlık...Sonuçta bu duygunun sahibi tamamıyla sizsiniz. Aşktan bile çok farklı belki de daha güçlü.

Bazen zamanın geçmesini diler insan. Hayatına kasteden, varlığını katlanılmaz hale getiren bütün kaygılardan uzaklaştırıp, onu gündelik yaşamın bağlarından çekip almasını ister. Durmak bilmeyen, ara sıra komik bir kavgam var benim de zamanla. Kızdığım da oluyor ona, kabullendiğim de. Ölümle bir derdim yok. Birgün son bulacağı yerde bulacaktır her şey. İşte o ana kadar bana verilmiş her türlü hakkı kullanma derdindeyim. Yazarak çoğalıyorum. Belki de bu hayatta beslendiğim, her ne olursa olsun içindeki sevgisini benden alıkoymamış, sessizliği kimi zaman büyük sesler getirmiş, kimi zaman kendi kabuğunda varolmaya çalışmış, kimi zaman da parmaklarımın ağrılarıyla yeni günü karşılamama neden olmuş tek kaynak. Elbette beslendiğim daha çok şey var. Hiçbir şeye haksızlık etmek istemem ama şu anda bile yanımda olan varlığını göz ardı edemem.

İşte bu yolculukta, bazen yalnız duvarların paylaştığı müzik sesleri arasında, filmlerde, okuduğum kitaplarda, yazılarda ömrümden hiç ayrılmasını istemediğim, değer verip saygı duyduğum ve bu hayranlık sayesinde güç aldığım bir şey var. Her an aklımda olup olmaması ya da görünüp görünmemesi değil; bir şekilde bu dünya üzerinde varlığının asılı olması bile bana yetiyor. İstanbul'un bana verdiği hazine... Sıfatlandırılmaması gereken, ruhun derinliklerinde tutulup orada çoğalan bir şey. Merak edin diye değil; bugüne özel olduğu için onu böylesine koruyorum. İyi ki varsın...

Çoktan yeni yaşımı karşıladım bile. 00:02. Keyifsizliklerimle, deli dolu ruhumla, kabına sığmayan asiliğimle, satıraralarına inmekten yorulmayan, bu evin içinde, dışında büyüttüğüm her duygumla, kazandıklarım ve kaybettiklerimle hala varım. Bu şehrin dokusu, kokusu, içine alan büyülü karmaşasıyla, yazdıklarımla uyuyup uyanıyorum. Çok uzun cümleler kuruyorum, farkındayım. Bu defa biraz susmayı deneyeceğim. Belki güzel bir şarkı hediye ederim kendime yeni güne hazırlanmadan önce. Hatırlamak istediklerimden...

Sesin geldiği yeri unutmuyorum. Özlüyorum. Doldurabildiğim kadar kahkahayla da bütün gözyaşlarımı kucaklıyorum. Hoş geldin yeni yaşım. Bak yine ben senin yanındayım.

1 yorum:

  1. iyi ki varsın diyorum ben de sana ve seni tanımama vesile olan kelimelerine...

    iyi ki doğdun
    iyi ki varsın...

    YanıtlaSil