PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

22 Ekim 2012 Pazartesi

Frekansı Bozuk Radyo Alıcısı -44-

Geç olmadan yola koyulmalı. Hazır gürül gürül gökgürültüsü mevsimi de gelmişken, bir anlığına çıkıp kendi dünyanızın merkezinden kayıplara karışmalı.

Her yeni günde eklenen yepyeni toz bulutları sayesinde, birikmiş ne var ne yoksa üzeri bir tabaka daha kalınlaşıyor. Bir zaman sonra arı bir düşüncemiz de kalmayacak olup bitenlere karşı. Yaşam, bir yandan kendini bizde var edebilmek uğruna türlü zorluklarla peşimizde dolaşırken ve biz de onunla hatırı sayılır bir bağ kurmaya çalışırken, arada aldığımız darbelerle nerede olduğu kestirilemeyen mutluluk kapısını arıyoruz. Anlık sevinçlerimiz daha bir önemli oldu. Her şey bir an kisvesi altında sunulurken bazı önemli mottolar da daha fazla kullanılmaya başlandı. An ile bir sorunum yok. Ama bu kıstırılmışlığa karşı feverana kapılmamak da pek mümkün gibi gözükmüyor. Neden bütün bir gün güzel geçmesin ki? Kötülük habercileri her yerde, en önemlisi de içimizde. Hepimiz zamanla birer canlı bomba haline geldik. Sabırlar tükendi. Tevazu neredeyse 'çok eskidendi' diyeceğimiz bir davranışa döndü. Zihnimiz öylesine yorgun, gel git yaşantılardan öylesine muzdarip ki "iki lafın belini kırmak" bir yana dursun, yarım lafla konuşmamız isteniyor. Tahammül eşiği giderek düştü. Hâl böyle olunca insanca yaşamak belki de bir lükse dönüştü.

O yüzden beklenmedik zamanlarda zincirlerinden kurtulabilmeli. Dağ, tepe, köy, bayır, deniz; neresi varsa kendini koy verebileceği, oraya doğru ufak bir valiz hazırlayıp yollara düşebilmeli. Başka türlü olmayacak. Döngüyü değiştirebilecek bir şeyler mutlaka olmalı. Sürekli bir diş, gönüldeyse açık kalmış yara izleriyle birbirimizden medet ummaya devam etmenin faydası yok. Bu keşmekeş sevgiyi büyütmüyor. Aksine içine doğru çekiyor. Her şey giderek küçülüyor.

Yazmaya başladım başlayalı ulaşmaya çalıştığım bir şeyler var kendi içimde. İnsanın kendisiyle olan kavgası son bulmuyor nedense. Eksik kalan yanları, aşkta arayışları, iş hayatındaki dalgalanmaları, kısaca varlığını öne sürdüğü her alandaki iniş ve çıkışlarıyla olan mücadelesi bitmiyor. Hele bir de hep ileriye yönelik, gelişim için çabalayan ve en kötü denebilecek zamanlarda bile bir şekilde kurtulma arzusu içinde olanların kavgası daha da  görkemli oluyor. Öyle anlar geliyor ki "bilgi" her türlü aydınlanmanın başat karakteriyken birdenbire kişinin kendi dehlizlerinde boğulmasına ön ayak oluyor. Kötü idareler, karakteristik sapmalar, nihayetinde duygulara yenilmiş olmanın verdiği güçsüzlükle yanlış şekilde yorumlanışı sayesinde başımıza olmadık işler açıyoruz. Bu tuhaf döngüde kendimi günübirlik tüketilen yiyecekler gibi görüyor olmam da çok normal değil mi? 

Yine de onca olumsuzluğa rağmen her an Ege'nin herhangi bir beldesinde kendimi görmekten alıkoyamıyorum. Zihinsel yolculuklar yeterince uzun değil. Öyle saatlerce orada asılı kalmanın yollarını henüz bilmiyorum. Ama ben ne zaman yola koyulmak istesem mutlaka terk edebilmenin de ne büyük bir meziyet olduğunu az çok öğrendim.
Alışkanlıklardan sıyrılmanın kolay olmadığını hepimiz biliyoruz ama bir alışkanlıktan kurtulabilineceğini de biliyoruz. Hep derim aslolan seçimdir. Seçim için verilen karardır. O kararın sonucunu üzerine alabilecek kıvamdaysan hiç düşünme devam et! Değişim elbette zaman alır. O ister, sen verirsin. Bu böyledir.Tabiat bütün görkemiyle önünde sonunda seni karşılayacaktır.

Aklımda deli rüzgârlar esiyor. Peşinden gidiyorum. Rüyaların dilini anlamaya, hikâyelerini yazmaya çalışıyorum. En çok zamansız ve mekânsız olmalarını seviyorum. Dilediklerince hatırda kalıp istemediklerindeyse uçup gidebilmelerine hayranım. (Eh haliyle bu yazgıyla bazen ben de baş edemiyorum.)

Küçük küçük kelimelerim var benim. Sakladım. Bir iştihla elimden kaçıp gidecek ve beyaz sayfalara konacak diye ödüm kopuyor. Zamanı gelince söylenmeyi bekleyenler... Belki de hiçbir zaman yerini bulamayacak, benimle beraber yok olacaklar. Şimdilik varlar. Heyecanlılar. Bu yeter.

O kadar kalabalıktan sonra sıra geldi düşünmeye. Nereye doğru yola koyulmalı?

Benim aklımdaki yer belli, kalbimdeki de... Hem daha umutluyum. Ne diyordu şarkıda: "Güzel günler bizi bekler, eyvallah dersin geçer gider."









1 yorum:

  1. Metinlerle pek aram yok, bunu sıkılmadan okudum tebrikler. kayhan-path

    YanıtlaSil