PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

28 Aralık 2011 Çarşamba

Frekansı Bozuk Radyo Alıcısı -39-



Bazen ne kadar anlatsan boş! İnsanın kendisiyle olan kavgasında o kavgayı bile anlayamayanlar elbette seni de suçlayacaklardır. Elbette sen hep " özürlerin" söylendiği kişi olacaksın. Asıl düşündüklerin boşlukta tıpkı bir balon gibi süzülecek. Uçtuğunu görecekler ama nereye indiğini hiçbir zaman bilemeyecek, daha doğrusu bilmek istemeyecekler. "Geldin ve geçtin", bunu öğren diyecekler ama bunu söyleyecek kadar bir cesarete asla sahip olamayacaklar. Diğer her şeyde olduğu gibi bunu da senin anlamanı bekleyecekler... Kızacaklar, öfkelenecekler bu duygularda nefes almaya çalışacaklar. Soru sorulduğunda verdiğin cevaplar tatmin etmeyecek. Çünkü sen onların istemediği yerlerden sesleniyor olacaksın. “Anladığımı iyi bilirim” deyip seni bastırmaya çalışacak, hareketsiz halinden beslenecek ve daha da saldıracaklar…

Bazen neyi yaşamış olursan ol, her şey bir yere kadar! Zamanında paylaşılmış birçok şeyin içi, yine zamanla boşalıyor. Boşalan yerler bambaşka şeylerle doluyor. Sen bir yerde sabitle(n)meye çalışsan da yapmaya çalıştığın eskiye geri dönüş gibi algılanıp yine o yöne sapma olmasın diye söylemek istediklerinden çok farklı bir kulvarda diyaloglar kuruluyor. Öyle ki sen bile oraya nasıl gelindiğini, neyin buna sebep olduğunu anlayamaz hale geliyorsun. Aslında çok basit bir açıklaması var. Korku. Karşı taraftan duyulan korku değil, tam tersine onun kendisine karşı duyduğu korkudan bahsediyorum. Vazgeçemeyeceğini bilmekten korkmak, daha fazla o yörüngede durmaktan korkmak, duyacaklarından korkmak... Bir de bunu kendine itiraf etmek konusunda bir sıkıntı varsa şayet, işte o zaman ne yaptığınız konuşma konuşmadır ne de anlatmak istediğin asıl konu anlaşılabiliyordur. Devasa bir dalgada, küçük bir kayıkla kürek çekip kurtulmaya çalışmanın anlamsızlığı ile karşı karşıya kalırsınız. Denemek istersiniz, çaba göstermek, o dalgalı denizden bir an önce kıyıya çıkıp sakin sakin yaşamak; oysa bu şartlarda pek mümkün değildir. Denediğinizle, yorulduğunuzla, bir de üstüne üstlük bunu yapmış olmaktan dolayı suçlandığınızla kalırsınız. Değer verdiğiniz için çok konuşuyorsunuzdur. Daha doğrusu "çok konuştuğunuz", kızgınlık safında duran kişi tarafından size bildirilir. Çok konuşuyorsun diyerek değil; çok kızdım diyerek. Anlarsınız. Şaşırırsınız pekâlâ. Niyeti bu olmayan köyün, niyeti kötü insanı oluverirsiniz birden. 

Hissettiklerimi söyleyemeyeceksem orada bir paylaşımdan söz edilmesi mümkün müdür? Ya da farz edelim (bu da mümkün elbette) yanlış anlamış ya da yanlış bir yoldan anlatmaya girişmişsem, düze çıkmak için doğru düzgün uyarılmayacaksam neden varız? Zaten hayat yeterince gergin. Bir de böyle bir noktada sürüklenmek niye?

Kızgın değilim ama yeterince kırgınım. "Ben kimseyi incitmem, ben kimseyi kırmam, ben seni anlarım" diyorsunuz da ben de bıraktığı etki hiç de öyle değil. Ziyadesiyle kırgınım bu durumdan.














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder