Bir mağara
karanlık, ıssız.
Duvarlarına çarptığımdan beri
kanıyorum,
Kolumdaki saat yas tutuyor...
Vazgeçtim ya,
bundan gayrı dönmem yüzümü
bir daha.
Yola çıkıyorum...
Ardımda ne gecenin bakışlarıma asılan siyahlığı
ne de parçaladığım söz dizimleri.
Her şeyi yerinde bırakıyorum,
yersizim.
Göğsümde kalan,
tuhaf bir kahkahanın titretişi...
Duydum mu sanıyorsun
çekilmiş sözlerin sancısını.
İçimde köhne bir alfabe,
vurdukça harfler
yalnızca bakıyorum olana bitene...
hissetmemek gibi
hem de sevişirken...
Dolunay
sağ yanımda...
Tıpkı parlaklığını sana söylediğim
"ilk gün" gibi...
Böyle anlarda süzgeçten geçirilmiş duygulara sahipsen
o parlaklık donuk bir bakışa bırakır yerini,
İZLERsin.
o parlaklık donuk bir bakışa bırakır yerini,
İZLERsin.
Bildiğin tek şey vardır
gece başka birinin teninde ter dökmektedir.
Şarkılara bırakıp
türkülerin içimdeki tek oturumluk seyrine aktım...
Gözlerimde, buğulu camların akışkan yalnızlığı...
Ben hep tektim
" baksana konuşacak mecalim yok "
Hepsini sana bıraktım.
Uyandım.
Gece olduğunda usulca yatırılan kelimelerim var
bundan ötesini ne ben öğrendim
ne de öğrettiler.
ne de öğrettiler.
Uyandığında " bu da kim " demek gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder