Birisi içeriden çağırmış olmalı. İsteksizce araladığı elleriyle arkasını dönüyor kısa bir süre. Olduğu yerde zıplıyor. Anlayamıyorum. Ya birisi onu kahvaltıya masaya çağırıyor ya da orada daha fazla durmasını istemiyor. En tabi hakkını kullanarak mızmızlanmanın onu kurtaracağını, istediklerini vermeyeceğini anlatmanın en kendince yolu sanıyor. Tül perde kapanıyor. Ona ait bir gölgenin perdenin hemen ilerisinde durduğunu biliyorum. Birazdan nasılsa geri gelecek deyip çayımı yudumlayarak pazar sabahına düşen yağmur sesini geceden kalan seslerle dinlemeye başlıyorum.
Sakin bir haftanın geride kalan anlarını değerlendirmek ve yeni haftanın başlangıcı için hazırlıklar yapmanın en güzel saatleri. Corinne Bailey Rae yumuşak sesiyle eşlik edenler arasında. Şarkı sözlerini anlamlandırmayı seven biri olarak kulağıma takılan şu dizeleri aklımda çevirip durduğumu fark ediyorum:
"Sometimes you don't understand where I'm coming from
I just like to make you see that
I desire the simple things"
Sonra Bülent Ortaçgil'in -Küçük Şeyler- adlı şarkısını hatırlayıp çok eski bir anıya doğru yolculuk... Beynin akıl almaz yollarında bir oraya bir buraya savrulmak ne kadar garip!
Sıra mis gibi bir kahvenin izini sürme de...Bu arada, küçük kız çocuğu kendisini göstermeden perdenin arkasında bir o yana bir bu yana gidip geliyor. Bu onun pazar sabahı oyunu olmalı deyip bilmese de buradan ona gülümsüyorum.
" Now i just want you to know, how i'm touched deep in my soul just being with you.
And i need you more each day.
Baby, if you're still awake,
Call me when you get this. "
" Now i just want you to know, how i'm touched deep in my soul just being with you.
And i need you more each day.
Baby, if you're still awake,
Call me when you get this. "
İyi pazarlar....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder