PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

22 Ocak 2011 Cumartesi

Frekansı Bozuk Radyo Alıcısı XXIX

"Güzel kadın, 
Teninin tanrısına zihnimin müziğini ve aklımın geçimsiz güvercinlerine karşı, gözlerinin keskin buluşunu ekledim. Sen yıldızları cebinde bir misket gibi taşıyan küçük bir oğlan çocuğu kadar saf; en delisinden eski, yiğit bir savaşçı ama en önemlisi, tüm zamanları eteğinde toplamış gelecek bir zamanın kadınısın. Senden öğrenmem gereken ileri bir insanlık olacaktır."


Sene kaç bilmiyorum. Birdenbire bir mail geldi. Ne olduğumu şaşırdım. Hani bazı kelimeler vardır ya sizin içinizdeki oyukları iyi bilir ve onların üzerine bir de yeni oyuklar açar. Bu da böylesi bir şeydi. Okudum. Sonra bir daha. Aradan birkaç saat geçti bir daha. Mektubun ilginç olan tarafı her okuduğumda birden fazla duygumu aynı anda harekete geçirebilmesiydi. En çok, korkuyla karışık tedirginlik hissettiğimi anımsıyorum. Sonra beden kendini bir anlamda korumaya aldı ve gözyaşlarıma hakim olamadım. İçimdeki son suyu çekene kadar ağladığımı iyi biliyorum. 


İşte bu cümleler yıllar öncesinden. Her zamanki gibi bilgisayar klasörlerinin rutin düzenlemeleri, gereksiz dosyalarının ayıklanması işiyle uğraşırken ansızın karşıma çıktı. Okuduğumda aynı etkiyi yapmadı nedense. Belki de üzerinden geçen onca yılın sonrasında, içime dokunan birçok şeyin üstesinden bir şekilde gelebilmeyi başardığım içindir. Çok fazla sorgulamadım açıkçası. Beni bu yazıyı yazmaya asıl iten, o mektubun başında beni hiç tanımayan birinin benim için yazmış olduğu bu naif cümlelerdi. 


İlginç değil mi? Sizi hiç görmemiş, yalnızca yazılarınızdan bilen birisi oturuyor ve zamanının yaklaşık bir iki saatini size mektup yazmaya harcıyor. Öyle tespitler yapıyor ki bugüne kadar yakınımda dediğiniz kişilerden bile duymadığınız cümleleri okumanıza, hatta ve hatta aşırı hassasiyet gösterebilmenize neden oluyor. Ya da benim içimde kelimelerden normalden fazla etkilenebilen bir kadın konaklıyor. 
Oldu bitti söylerim zaten, kim ne kadar önemsedi veya önemsiyor hali hazırda bilmem ama harflerin ve doğal olarak da onların anlam kazanmasına yardımcı olan kelimelerin, benim üzerimdeki etkisi tartışılamayacak kadar büyüktür. İçlerinde bir tılsım bir titreşim taşıdığını düşünürüm küçüklüğümden beri. Ne olduğunu bilmediğim bu his beni ayaklandırmaya yetiyor. 
Kendimce bir yorumum oldu ama biraz mistik. Ben hep yazılarını okuduğum ve bir şeyler hissedebildiğim insanlarla aramda bir tür değişimin gerçekleştiğine inanırım. Benim kimyamdaki bir şey onun kimyasına kelimeler yoluyla karışır ve orada beni harekete geçirebilecek ne varsa alıp bana geri döner. Sonrasında aynı yoğunlukta olmasa da eş değer bir düzeyde onlarla beraber bazı şeyleri içten içe yaşarım. Bunu tanımlamak kolay değil. Hatta beni bile güldürüyor ama durum bu. Yanılmadım.


Birileri benim hakkımda hiç de azımsanamayacak ölçüde harika şeyler yazabiliyor. Güzellik vurgusu daima var ama çoğu zaman umrumda bile olmuyor. Hatta boğuyor. O duyguyu yaşamamı -yani bundan mutlu olmamı- engelleyen ne oldu bilemiyorum ama 'güzel kadın' tamlaması bende bir yere oturmuyor. Artık daha içsel cümlelere ihtiyacım var. Evet ihtiyaç, çünkü bir kadının arzularını, isteklerini, beklentilerini anlayabilecek kadar biriktirdiklerim var. Alanı çok da genişletmeye, yani genelleştirme yapmaya gerek de yok. Kısacası bu beni doyurmuyor. 


'Doymak' ... Ne kadar da itici geldi okurken size değil mi? Hemen içinizde bir yerde 'açgözlü, doyumsuz' gibi yakıştırmaların sinyalini yaktı. Normal. Şaşırmıyorum. Çünkü her şeyi sonrasında düzenleyen bir bakış açısı benim için çok daha önemli ve değerli. Kaldı ki insanoğlunun doyumsuz olduğunu bilmemek ya da bundan ötürü birilerini hor görmek çok da doğru olmazdı. Sonuçta bir duyguyu nasıl yaşadığınıza ve neleri etkilediğinize bağlı olarak birçok şey değişkenlik gösterebilir, gösterecektir de.


Biliyorum bu yazının sahibi kendisine teşekkür edilmesini pek sevmiyor. Yine de okuyup okumayacağını henüz bilmediğim bu yazının kendisine yazıldığını, en azından yazılmasını tetiklediğini bilmesini isterim.


Dışarıda küçük bir çocuk çılgınlar gibi bağırarak çığlık atıyor. Tüm dikkatim dağılıp bugüne ve yazıdan uzaklaşacağım anlamına gelen bu ana geri döndüm. 
Ben güzel uyandım. Gün, anılarla başlamış ve biraz geriye sarmış olsa da yaşamın içindeki sesler, duyabilen için hâlâ geçip giden zamanın hatırlatıcılarıyla dolu. Kulak vermeli.


Arkama yaslanıp kahvemi yudumlarken bir süre önce başladığım kendi mektup yolculuğumun çerçevesini şimdiden belirlemek, sonra da Fındıklı Parkı'na gidip biraz yürümek istiyorum. 


Şimdiden iyi bir fikir gibi gelmedi mi size de?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder