Düşlerinin uyurgezer bir sinek kadar kıymetsiz olduğunu düşünüyorsan, azığındaki akıl tükenmeye yüz tutmuş demektir. Wilhelm Reich, Lia Laszky'e " Göründüğünden öte misin, yoksa olduğundan öte mi gözüküyorsun? " diye sormuştu. Soruyu şöyle soruyorum ben: Burcu kokan sen misin, sen mi kokuyor Burcu?
Ses bitti. Işıyorum. Yüzümde saçlarının çocuk gürültüsü. Gül zamanıdır. Sevilmeliyim. Adımın kuyruğunda bir ağrı, babamın çocuğu değilim ben ne de atalarımın mirasçısı. Neredeler, ben neredeyim, hangimiz öldü, kim sağ, neden ağlıyorum? Olmadı. Ağlamak, duvarlarıma tesir etmiyor. Tenimin kudurmuş avcısını susturabilecek mi bu ıslak bildirge? Kimin umurunda ayrıca. Sen, o, diğeri. Kendi gözyaşlarınızı susturun önce, sonra bana bir ceza düşünülür muhakkak.
Korkuyorsun, titriyor parmağındaki cin. Öp onu. Ben değilim o. Terliyor şimdi duaların bile. Ter güzel kokar, aşk ikliminde… Ve cennetin şarabından bir kokudur sevenlerin tek vücut düşünmeleri.
Sana el değmemiş renklerin kokusuyla dokunacağım. Hiç kimsenin bilmediği bir şehirdir göğüm... Ve sen hiçbir zaman işitmediğin bir ses işitecek, çekileceksin bir yıldırım gibi kendi göğüne. Sana senin istemediğin hiçbir şey olmayacak. Çünkü istediğim, senin özgürlüğündür. Senin istediğin… Seni incitecek olan, kötü bir sürprize hazırlıklı olsun, uzundur tırnaklarımın zehri.
Sende Che'nin romantik kavgasından esintiler (eski kabuğun tüylerini yolarken doğan umudun kesinliği ile biliyorum ), Bettina Von Arnim'den bir kendilik (Hayattaki tek büyük kazancım kendim olarak kalmaktır ), Rilke'den karşıt-ilahi bir söylence (bir tutsak ve yaralı bir hayvanmış gibi tanrı, artık bütün evler açıktır her gelene ), Jean Guilane'den ayrıksı bir aynılık (İlk atalarımızdan bugüne yeryüzünden 80 milyar insan geçti. Buna rağmen bütün insanlık tarihinde ne size ne de bana benzer biri olmadı. Yani hepimiz farklıyız. Ve de akrabayız), Virgina Woolf’tan kadıncıl bir çığ (Kadınlar milyonlarca yıldan beri evde oturuyorlar. Öyle ki yaratıcı güçlerini zamanla duvarlar emiyor. Bağımsızlık, yaratıcı gücü serbest bırakır. Kadınlar da Shakespeare gibi bir yazar olabilir yeter ki özgürlüğe alışalım, düşündüğümüzü, düşündüğümüz gibi yazmaya cesaretimiz olsun),Valeri Petrov'dan çiğ bir alaycılık (İnanasım gelmez benim sen ne desen, Samanyolu yıldızlardan nasıl olur ) ve A.Kadir'den bilindik bir hüzün (Bu akşam içimde tuhaf bir sıkıntı var, dünyada sanki bir ben kalmışım) taşınıyor satırlarına.
Bitirilmiş olduğunu mu düşünüyorsun? Sen hiçbir kitaba ait değilsin. Seni yazılmış, ölümcül bir mısra olarak düşünmek istemiyorum.
Bitirilmiş olduğunu mu düşünüyorsun? Sen hiçbir kitaba ait değilsin. Seni yazılmış, ölümcül bir mısra olarak düşünmek istemiyorum.
Bitmedi.
Sen bitti diyene kadar!
Sen bitti diyene kadar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder