Tarih bugün!
Uykulu bir sesle onu arıyordu. Birkaç gündür devam eden yokluk aldatmacası, giderek bulmacaya dönüşen bölük pörçük kareler ve bir türlü gelmek bilmeyen özlem sonrasında ona ne diyeceğini gerçekten merak ediyordu. Gülümseyerek telefona cevap verdi. Gülümsemeliydi. Zorla da olsa pazar günü ayrılışlarının ardından onca saat görüşmemelerine rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranmalıydı. Bir defasında samimi arkadaşlarından biriyle konuşurken : "Aşk zorunlu bir danışıklı dövüş olmamalıydı" demişti. İşlerin sarpa sardığı, karşılıklı hesapların gizliden gizliye yapıldığı çirkin bir pazar yeri görüntüsünün içinde düşünülemeyecek kadar özgür olmalıydı.Özenle sayfaları çevrilen yeni, keyifli bir kitabın insana verdiği o anlatılamaz tutkuda olduğu gibi karşılıksız ve malum bazı beklentileri kusmadan yaşanmalıydı.
Uzun süreden beri karşısına alıp da konuştuğu tüm kitap kahramanları, üç dakika kadar süren bu kısacık telefon konuşması sırasında, bildikleri bütün cümleleri -olacakları- kulağına fısıldamışlardı. Kulak asıp asmamakta biraz diretse de kendince yapılabilecek en iyi yolu seçebilmek için hızla kâğıt kalem aramaya koyuldu. Yaşanacakları daha şimdiden biliyor olmanın verdiği o tuhaf rahatlık ve rahatsızlık veren duygu arasında, akşamüstü olacakları yazmaya koyuldu. Adamın telefondaki sesini herhangi bir duyguya yerleştirememişti.
Çıkmak için on beş dakikasının olduğunun farkına vardı. Acelece makyajını tazeleyip buluşma yerine doğru yola koyuldu. Oysa o, daha sabahın erken saatlerinde nelerin olacağını çok iyi biliyordu. Mutlak son telefon konuşmasıyla başlamıştı. Kadın bildikleriyle yola koyulurken adam muhtemelen henüz bilmediklerini ve anlatmayı planladıklarını aklında kuruyordu.
"Her son bir öncekinden ne kadar da kısa" dedi kadın ve masadan kalkıp tek kelime bile etmeden eve döndü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder