Tepeden tırnağa sırılsıklam bir düşünce yağmuruna tutuluyor bazen ruhum. Ruhum diyorum çünkü aklımın kendisiyle başbaşa kaldığı an neredeyse yok. Ama ruhum öyle mi hep bana dair...
Çok uzun süredir içimden koca bir nehir akıyor. Her şeyin birbirinin içinde ve birbirine dair olduğunu bilirdim de varoluş çıkmazının bu denli insanı yorgun ve bitkin düşüreceğini bilmezdim. Zamanın tuhaf bir şekilde kırılmaya başladığı, içini dolduran tüm nesnelerin baş döndürücü bir hızla kendi kabuğunun içinde sızlanmaya başladığı bir durum bu. Kabuk sert. Kırmaya çalıştıkça parçalanmaya başlayan yerlerden ipince bir sızı akıyor. Geçmişin derinde bir yerlerde hâlâ varlığını hissettiren izlerinin bugünün dizlerinde bağı çözülüyor. Hep bi hatırlanma hep bi özleyiş dürtüsü... İzliyorum. Kimi zaman dilimin ucunda korlaşan bir cümle lavı. Biriktikçe birikiyor. Sanki ufacık bir sallanmayla bütün cümleler bedenimden yeryüzüne yayılacakmış gibi... Ürküyorum. İnsanın kendisinin farkına varmasının ağır sonucu bu bütün olanlar.
Çoğalmayı isterken eksikliklerini devralıyorum geride bıraktıklarımın. Hesaplar bir türlü kapanmıyor. Her şeyin sebebi olan o boşluğu arıyorum. İçim diyorum, bir iç, nasıl bu kadar uçsuz bucaksız, nasıl bu kadar ulaşılması güç ve nasıl bu kadar nereden başlanılacağını bilemeyecek kadar belirsiz olabilir? Sorular dünyasında emekleye emekleye cevapların tatmin edici rahatlağına kavuşmak için seni, kendimi, onları didik didik etmeden duramıyorum. Herkes sonların peşinde. Oysa ben başlangıçların peşindeyim. Sanki onu yakalarsam her şeyin anlamı yeni baştan yazılacak ve ruhumdaki bu yağmur dinecekmiş gibi geliyor. Kaybım çok! Ellerimdeki tedirginliğin sahibi de sorumlusu da benim. Sandım ki gözlerimin ucuna değerse o kelime ordusu, kendi hayatımın cümlelerine yer açmam, başkalarının sesiyle yola çıkarsam kendi sesimi bulmam da kolaylaşır. Belki bir süre haklılık payı vardı bu savunmamın. Şimdilerde anlıyorum ki geçen zamanla lime lime etmişim ruhumu.
Aşkın gizli sularında, konser mekânlarının uğultulu kalabalığında köşe bucak saklanmışım.
Şimdi sonbahar hazır o coşkulu seslenişiyle kalbimin orta yerinde kurulmuşken açık kalan ne varsa kapatma zamanı. Bir yudum adaçayının dinginliğinden, bir yudum şairin: " Hayat kısa, kuşlar uçuyor..." seslenişinden ve bir yudum da varolmanın o müphem tedirginliğinden alacaklarımı alıp o yeniyi, başlangıcı bulma vakti.
Müzik hiç susmuyor.
Bütün bu harflerin arkasında aralıksız yağan yağmurun, notaları kaybolmuş hayatın ve kendisini çoktan var edebilmeyi başarmış bir bestecinin selamı var hepinize.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder