PEKİ, NEREYE VE KİME DOĞRUDUR bir kadının yatağındaki(!) GÜRÜLTÜYSE KELİMELER?

5 Aralık 2010 Pazar

Oradaydım Söylenceleri I: "Yüzleşme"

Başlangıç ve son arasında bir ayırım yapılamadığında, seçim yeri gittikçe zorlaşır. Ya başa sararsın ya da son içinde kıvranır durursun. Aslında olasılıklar elbette bu kadarla sınırlı değil. Ya sen belirlersin ikili bir seçimsizlik içerisinde yitip gitmeyi ya da zaman, sana, istesen de istemesen de birkaç seçeneği daha sunuverir. Alışverişlerin bu denli sıkıcı olabileceği bir başkalaşım, aşk içinde bağcıkları birbirine dolanmış bir dolaşım, toplamda kalbe zarar bir kaç titreşim...


Oradaydım...
Elbette senli birkaç duygunun ve aynı zamanda sensizliği anlatma çabası içerisinde...

İnsan ne de çok haykırıyor canı yandığında. Sanki koskocaman bir dağ oluveriyor sözcüklere yansıttığı cümleleri... Anlamsız bir güç pompalanıyor gözlere ve bir aşkın elde kalanlarını da ardına alıp yola devam ediyor.
Hangi yola?
İşte burada başlıyor bütün geç kalmışlıklar, yarım bırakılmış anlar, uykuya dalmadan önce sağ tarafından sol omza doğru uzanan bir kolu reddetme isteği, yanyana izlenemeyecek filmlerin bilgisayarın deposunda anlamsız bekleyişi, kanepe üstündeki cilveleşmeler, kahvaltı masasındaki keyifler...
Ard arda sıralanabilecek öyle çok anı var ki. Birini yazmasam diğeri gelip aklımın en rahatsız edici köşesine kuruluveriyor ve sonra gün ve gece boyunca, onunla uğraşıp duruyorum. Bazen hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor bu ses. Oysa sessizlik değil miydi çığırından çıkan? Hoş bu defa ben, ses içindeki sese tahammülsüzlükten kanattım kalbimdeki bekleyen yarayı...
Aylardır namlunun ucunda dışarı çıkmayı bekleyen kurşun misali, ben de o tetiği çekip çekmemekteki kararsızlığımla boğuştum. Henüz şekillenmemiş bir şeylerin kararını vermek hiç de kolay olmuyor... Sonrasında insanın eline yüzüne bulaşıyor tam anlamıyla temizlenemeyenler...

Oradaydım...
Hani, 'bu gece gitme, burada kal' deyişinin boynumu büken yanında... İçimi sızlatan tınısında... Ayağımın altında bastığım yerin olmadığını hissettiğim her anda. Baharın o mis kokulu tazeliğini sen olmadan yürümek zorunda kaldığım, seni bıraktığım o evde. Kim bilir hangi çıkmazın çıkar yollarını aramaya başlamak için cesaret bulacağımı düşündüğüm, o kendime dair birkaç ipucunun etrafında. Geçerli korkularla yüzleşmenin, geçersiz bir korkuya yenik düşmekten daha az acıya karşılık geleceğini umduğum, yerini yaptığım, ara sıra kuşkuya düşsem de başa çıkabileceğimi kendimi inandırdığım o masum vedada, gözlerinin içindeydim...

Birazdan ufak bir yolculuğa doğru adımlarımı bırakıp müziğin o eşsiz sevdasında, dans eden bir kadını canlandıracağım. Bu defa İstanbul benim parmak uçlarımda uyuyacak...
Ne tuhaf ve ne benzer hayatlardan geçiyoruz.
Devirsiz günler...
Devreden sadece yalnız başıma kendime söylediğim şarkılar...

Oradaydım...
Sesinin kabullenmişliği anlatan isteksizliğinde...
Şaşkınlığında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder